15 Nisan 2014 Salı

Pasifik Kıyılarında bir başkent,Lima

Pasifik kıyısında yürüyebiliyorsunuz. Hala Temmuz ayındayız ama Limada kış, sıcaklık 15 derece civarı ve hiç açmayan kapalı bir gökyüzü var. Bu şartlara rağmen mesela Pasifik okyanusunda dalga sörfü yapmayı deneyebiliyorsunuz :) Peru mutfağı dünyaca ünlü, gerçekten çok lezzetli tadlar barındıran bir mutfak. Patates ve deniz mahsulleri ağırlıklı. Pisco sour diye milli bir alkollü içkileri var ki, alkol oranı çok yüksek. İnsanlar İngilizce konuşuyorlar, konuşmasalar bile size bir şekilde yardımcı oluyorlar. Taksiler ucuz, ve binmeden gideceğiniz yeri söyleyip pazarlık ediyorsunuz. Lima`da gezmeye doyamadık.



Daha önceden internetten bağlantı kurduğumuz bir turizm acentasının bizim programımıza özel hazırladığı yani grup olmadan planladığımız 3 günlük yağmur ormanları, 3 günlük Machu Pichhu gezimize, Lima havaalanından küçük bir bölgesel uçakla çıktık. Okyanus kıyısından biraz uzaklaşınca başlayan tepeleri karlı And Dağlarına neredeyse değecekmiş kadar alçaktan uçan bu uçak, And dağlarının ana yerleşim yeri olan Cuzco`da dolmuş gibi yolcu indirip bindirdikten sonra yoluna devam etti.


Bir süre daha doğuya doğru uçtuğumuzda And dağları sona erdi ve bu sefer de, uzun nehirlerle bölünen balta girmemiş amazon ormanlarının uzandığı düzlükler başladı. Ve uçağımız bu ormanların içinde, havaalanı diyemeyeceğim bir `alana` iniş yaptı. Burada bizi karşılayan camları olmayan bir otobüs, Puerto Maldonado adındaki bölgenin tek yerleşim birimi olan kasabanın içinden geçtikten sonra, Amazon nehrinin başlangıç kollarından biri olan, İstanbul boğazı genişliğindeki bir nehirde bekleyen küçük motorlu kanoya bizi bıraktı. Bu kanoda yaklaşık 1.5 saat yolculuk yaptıktan sonra bungalow tipi evlerden oluşan ormanın ortasındaki `konaklama mekanı`mıza geldik. 


Tabi daha nehir yolculuğumuzun başlarında cep telefonu sinyallerimiz kesilmişti; kaldığımız yerin dış dünyayla bağlantısı kesikti ve yakınlarımız bizden yağmur ormanlarına vardığımızdan itibaren 3 gün haber alamadılar :) Kaldığımız yer çok ilginçti; doğal hayatın o kadar ortasındasınız ki etrafta hiç görmediğiniz kuşlar, hayvanlar geziniyor ve mesela akşam uykuya dalmadan önce duyduğunuz hayvan seslerini daha önce başka biryerde işitmiş olamazsınız. Elektrik günde sadece 3 saat o da jenaratörle veriliyor, 


akşamüstü 5-8 arası. Her bir bungalowun adı bölgede yaşayan bir hayvandan alınmış; bizimki Pirahna`ydı mesela :) Öğlen saatlerinde tropik iklimden dolayı hava sıcaklığı ve nem inanılmaz yükseldiğinden sabah saat 5 gibi uyanıp yollara düşüyorsunuz; uyandırma servisi de kapınıza dayanıp `Pirahna, wake up` demeye siz ses verene kadar devam eden bir yerli :) Çok fazla sivrisinek var o yüzden hep uzun kollu/paçalı giysiler giymek durumundasınız. Ormanda yaptığımız gezileri ve yürüyüşleri sözlerle anlatmak çok zor; sesler, kokular, ışık, ağaçlar, hayvanlar, alışık olduklarımızdan o kadar farklı ki, orada olduğunuza inanamıyorsunuz. Gökyüzü, ağaçların sıklığından görülmüyor, yürüyüş patikanız -tek bir kişinin geçebileceği genişlikte- sık sık lagoonlarla kesiliyor ve siz yolunuza kanolarla devam ediyorsunuz. Bazı ağaçlar o kadar büyük ki, 6 insan el ele tutuşup ağacın gövdesini anca sarabilir, uzunluklarına da ayrıca değinmiyorum. Tabi maymunlardan da bahsetmek lazım; ağaçların tepesinde onlarca maymun sizi izliyor, elinizdeki su şişesini kapıp suyu kafaya çekip boş şişeyi kafanıza geri atmak için :) Bu arada, ormanda yolumuzu kesen lagoonların da, yolculuk yaptığımız nehrin de sakinleri arasında bol miktarda keiman (küçük bir timsah cinsi) var :) Akşamları güneş battıktan sonra nehir üzerinde kanoda gezerken gökyüzünde gördüğünüz yıldızların parlaklığı ve sayılarının çokluğu da ağzınızı açık bırakıyor; üstelik kuzey yarımkürede gördüğünüz yıldız takımlarından çok farklı bir kombinasyon var tepenizde... 3 günün sonunda geldiğiniz yollardan `medeniyet`e dönerken, bu üç günün rüya olup olmadığına emin olamıyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder