15 Nisan 2014 Salı

Cuzo Dağları,uzco da denir, Keçuva dilinde Qusqu veya Qosqo

Cusco (Cuzco da denir, Keçuva dilinde Qusqu veya Qosqo),

Dünyanın Göbek deliği Incaların başkentine hoşgeldiniz,

Orta Peru'nun And Dağları platosunda bir şehir olup, aynı isimli eyaletin başkentidir. 3.416 m yükseklikte bir konumdaki Cusco'nun 250.000 nüfusu vardır. Şehir, bir başpiskopos ve bir üniversitenin merkezidir. İnka Krallığı'nın başkenti olarak değişken tarihi, çevresindeki görülmeye değer yerleri ve Andlar'ın ortasındaki konumu ile sahip olduğu doğa güzellikleri şehri, çok sayıda turist için çekim merkezi haline getirir. İnka harabe şehri Machu Picchu'ya giderken bir çıkış noktası olması, Cusco'yu dünyaca meşhur hale getirmiştir.









Peru'nun orta kesimine yer alan, And Dağları platosunda konumlanmış bir şehirdir. Burası aynı isimli eyaletin de başkenti durumundadır.Cusco kenti İnkalar Medeniyetinin merkezine bir giriş kapısı. Kent 12 dağ kütlesinin ortasındaki ovaya kurulmuş olduğundan, şehre “göbek deliği” anlamına gelir,
`Dolmuş uçak` sizi bu sefer Cuzco`ya, And Dağlarındaki eski İnka başkentine bıraktığında, 4500 m. yükseklikte olmanın ve oksiyej azlığının yarattığı `yükseklik hastalığı` ile, özellikle de ilk 24 saat başa çıkabilmek oldukça zor oluyor. Bunun için, bol bol koka yaprağından yapılmış şeker, sakız, çay, su ve yaprakların kendisini tüketmeniz gerekiyor; bu yaprağın bir miktar `keyif` etkisi yaptığını da belirtmeden geçemeyeceğim.. Cuzco dünyanın dört bir tarafından gelmiş Machu Pichhu meraklılarıyla dolu, şehir her ne kadar İspanyollar tarafından yerle bir edilip 

`Hristiyanlaştırılmış` ise de, İnkalılardan kalma birkaç tapınağı gezme şansınız oluyor. Bölgenin atmosferi bildiğimizden çok farklı, bu kadar yükseklikte güneş ışınları ve renkler dahi insana farklı geliyor. Havanın da çok soğuk olduğunu -akşamları eksi derecelere düştüğünü- söylememe gerek yok sanırım. Cuzco`dan Machu Pichhu`ya ulaşabilmek için 40 dakikalık bir otobüs yolculuğu sonunda gelinen tren istasyonundan kalkan trenle `Kutsal Vadi`de 5 saatlik bir tren yolculuğu yapmak ve sonra da çok dar patika yollardan çok hızlı giden otobüslerle 1 saate yakın dağa tırmanmak gerekiyor. Bu yolculukların her biri ayrı güzel; özellikle de tavanı dahi camla kaplı bir trende, yeşillik ve tepelik arazide kıvrılarak akan nehri izlerken Perululara özgü flütlerle yapılan enstrümantal müzik eşliğinde sürdürülen tren yolculuğu çok etkileyiciydi. Tabi bütün bu yolculukları yapmak ve sonunda da M. Pichhu`ya girebilmek için en az 1 ay önceden yer ayırtmak ve biletleri almış olmak gerekiyor; her gün ancak sınırlı sayıda insanın M. Pichhuyu gezmesine izin veriliyor. İşte bu `şanslı` insanlarla birlikte, rehber eşliğinde, dağlar arasında kaldığı için İspanyol istilacılar tarafından keşfedilememiş ama halkı tarafından da bugün bilemediğimz bir nedenle terk edilmiş, ismini üzerine yerleştiği `eski dağ`dan alan bu şehri gezmek, inanılmaz bir tecrübeydi.

Cuzco gezimizin de sona ermesiyle dönüş yolculuğumuz başladı; Cuzco-Lima-Caracas-Frankfurt-İstanbul güzergahını kat etmek, saat farklarıyla birlikte toplam 3 gün sürdü; bu gezinin etkilerinden kurtularak normal günlük hayata tekrar adapte olmak ise çok daha uzun zaman aldı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder